Tasarrufun İptali Davası

Tasarrufun İptali Davası Nedir?
Tasarrufun iptali davası, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla yaptığı işlemlerin iptal edilerek alacaklıların haklarının korunmasını sağlayan hukuki bir mekanizmadır. Bu dava, borçlunun malvarlığını azaltarak alacaklılarının tahsil imkanlarını engellemesine karşı bir önlem niteliğindedir.
İçindekiler
Toggleİcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen bu dava, borçlunun, alacaklılara zarar verme kastıyla gerçekleştirdiği tasarrufları hedef alır. Dava sonucunda, iptale tabi tutulan işlemler nedeniyle borçlunun elinden çıkan mallar, ayni olarak değil, cebri icra yoluyla alacaklının hakkını almasını sağlayacak şekilde değerlendirilir.
Tasarrufun İptali Davası Şartları Nelerdir?
Bir tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için aşağıdaki şartların sağlanması gerekir:
- Borçlunun borçlu olduğunun kanıtlanması: Alacaklı ile borçlu arasında gerçek bir borç ilişkisi bulunmalıdır.
- İcra takibinin kesinleşmiş olması: Alacaklı, borçluya karşı icra takibi başlatmış olmalı ve bu takip kesinleşmiş bulunmalıdır.
- Borcun doğumundan sonra tasarruf yapılmış olmalı: Borçlu, borcunu ödemekten kaçınmak amacıyla mal kaçırma işlemini borcun doğumundan sonra gerçekleştirmiş olmalıdır.
- Aciz vesikasının bulunması: Alacaklı, borçlunun borcunu ödemekten aciz olduğunu gösteren kesin veya geçici aciz vesikasına sahip olmalıdır.
Tasarrufun İptali Davasının Kapsamı ve Sonuçları
Borçlular, mallarına haciz konulmasını veya iflas sürecinde mallarının paylaşılmasını önlemek için taşınmaz veya taşınır malvarlıklarını eşlerine, çocuklarına veya güvendikleri üçüncü kişilere devredebilirler. Hukuken geçerli olan bu tasarruflar, eğer borçlu borcunu başka malvarlığı ile ödeyemeyecek durumdaysa iptal davasına konu olabilir.
Bu davanın amacı, borçlunun gerçekleştirdiği tasarrufun tamamen hükümsüz hale getirilmesi değil, alacaklının cebri icra yoluyla hakkını almasını sağlamaktır. Dolayısıyla iptal edilen tasarruf konusu mal, üçüncü kişinin mülkiyetinde kalmaya devam edebilir ancak bu malın haczi ve satışının gerçekleştirilmesi sağlanır. Eğer satıştan artan bir bedel olursa, bu üçüncü kişiye iade edilir.
Tasarrufun İptali Davasında İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz
Tasarrufun iptali davası sürecinde, borçlunun mal kaçırmaya devam etmesini önlemek amacıyla mahkemeden ihtiyati tedbir talep edilebilir. Bu, taşınmazın devrini engellemek için konulan geçici bir önlemdir ve alacaklının mağduriyetini önlemek adına büyük önem taşır.
Bunun yanı sıra, dava açılmadan önce dahi, borçlunun mal kaçırma ihtimali mevcutsa mahkemeye başvurularak ihtiyati haciz kararı alınabilir. Ancak ihtiyati haciz, kesin haciz gibi bir satış hakkı vermez; sadece borçlunun mallarının kaçırılmasını engelleyen bir önlem niteliğindedir. Satışın gerçekleşebilmesi için ihtiyati haczin kesin hacze dönüşmesi gerekmektedir.
Sonuç
Tasarrufun iptali davası, alacaklıların haklarını koruma altına alan önemli bir hukuki yoldur. Borçlunun mal kaçırma girişimlerine karşı alacaklılara, hukuken geçerli olsa bile hileli nitelikteki tasarruf işlemlerini iptal ettirme imkanı tanır. Ancak bu davanın sıkı şekil şartlarına tabi olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, dava açmadan önce süreç hakkında detaylı bilgi edinmek ve hukuki destek almak büyük önem taşımaktadır
Tasarrufun İptali Davasında Taraflar Kimlerdir?
Tasarrufun iptali davaları, borçlunun malvarlığını alacaklılardan kaçırmak amacıyla yaptığı tasarrufların iptal edilmesini sağlayan bir hukuki yoldur. Bu davada, davacı ve davalı taraflar önemli bir hukuki konumda yer almaktadır.
Tasarrufun İptali Davasında Davacı Kimdir?
Tasarrufun iptali davasında davacı, borçludan alacağını tahsil edemeyen ve elinde kesin veya geçici aciz belgesi bulunan alacaklıdır. İcra ve İflas Kanunu’nun 277. maddesi uyarınca, tasarrufun iptali talebinde bulunma hakkı esas olarak alacaklıya tanınmıştır. Bununla birlikte, iflas durumlarında iflas idaresi de iptal talepli dava açabilir.
Tasarrufun İptali Davasında Davalı Kimdir?
Tasarrufun iptali davalarında davalı taraflar çoklu olabilmektedir. İcra ve İflas Kanunu’nun 282. maddesine göre iptal davaları, şu kişilere karşı açılabilir:
- Borçlu: Mal kaçırma amacıyla tasarruf yapan kişidir ve davanın temel davalısıdır.
- Borçlu ile hukuki muamelede bulunan kişi: Borçlunun tasarruf konusu mal veya hakkı devrettiği kişidir.
- Borçlunun ödeme yaptığı kişiler: Borçlu tarafından bir ödeme yapılan kişilere de iptal davası açılabilir.
- Bu kişilerin mirasçıları: Borçlu veya tasarrufun muhatabı olan kişi vefat ettiyse, mirasçılar da davaya dahil edilebilir.
- Kötü niyetli üçüncü kişiler: Borçlunun mal kaçırma amacıyla tasarrufta bulunduğu bilinen üçüncü kişiler de davalı olabilir.
Tasarrufun İptali Davasında Üçüncü Kişinin Konumu
Tasarrufun iptali davasında üçüncü kişi, borçlunun mal kaçırma amacıyla devrettiği mal veya hakları devralan kişidir. Yani, tasarrufun iptaline konu edilen işlemin diğer tarafını oluşturur ve borçlu ile birlikte davalı konumundadır.
Dördüncü Kişinin (Üçüncü Şahıs) Durumu
Borçlunun tasarruf konusu mal veya hakkı devrettiği üçüncü kişi, bu malı başka bir kişiye devretmişse, bu kişi “dördüncü kişi” olarak adlandırılır. Buradaki üçüncü şahıstan maksat, borçlu ile doğrudan işlem yapan değil, borçlu ile işlemde bulunan kişiden mal veya hakkı satın alan kişi olup uygulamada buna dördüncü kişi denilir. Burada önemli olan husus, dördüncü kişinin iyiniyetli veya kötüniyetli olup olmadığıdır:
İyiniyetli Dördüncü Kişi:
Malı iyi niyetle edinen kişiye karşı tasarrufun iptali davası açılamaz ve bu kişiden mal geri alınamaz.Kötüniyetli Dördüncü Kişi:
Borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı tasarrufu bilen dördüncü kişi, davaya dahil edilebilir. Fakat dördüncü kişi kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlaması koşuluyla borçtan sorumlu tutulabilir.
Tasarrufun İptali Davasının Şartları
Tasarrufun iptali davası, alacaklının borçlunun mal kaçırma amacıyla yaptığı işlemlerin hükümsüz sayılmasını talep ettiği bir dava türüdür. Bu davanın açılabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir. İlgili şartlar aşağıda açıklanmıştır:
1. Alacaklı ile Borçlu Arasında Gerçek ve Hukuken Geçerli Bir Borç İlişkisinin Mevcut Olması
Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için, alacaklının borçluya karşı geçerli bir alacağının bulunması gerekmektedir. Eğer alacak gerçek bir hukuki ilişkiye dayanmıyorsa, bu durumda tasarrufun iptali davası açılması mümkün değildir.
2. Borçlu Hakkında Başlatılan İcra Takibinin Kesinleşmiş Olması
Borçlu hakkında icra takibinin başlatılmış ve kesinleşmiş olması gerekmektedir. Eğer borçlu icra takibine itiraz etmiş ya da kendisine usulüne uygun bir tebligat yapılmamışsa, icra takibi kesinleşmeyeceğinden tasarrufun iptali davası da açılamaz.
3. Borçlunun Borcunu Ödeyemeyecek Durumda Olduğunu Gösteren Kesin veya Geçici Aciz Vesikasının Alınmış Olması
Tasarrufun iptali davasında borçlunun mali durumunun tespit edilmesi önem arz etmektedir. Borçlunun ödeme gücünün bulunmadığını gösteren kesin veya geçici aciz vesikasının alınmış olması gerekmektedir. Ancak, aciz vesikası dava açılmadan önce alınabileceği gibi, dava süreci içinde de mahkemeye sunulabilir. Borçlunun haczedilebilir mal varlığının bulunmadığını gösteren haciz tutanağı da aciz vesikası yerine geçebilir.
4. İptali İstenen Tasarruf İşleminin, İcra Takibine Konu Edilen Borcun Doğumundan Sonra Gerçekleştirilmiş Olması
İcra ve İflas Kanunu’nun 277. ve devamı maddelerine göre tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için, iptale konu tasarruf işleminin borcun doğum tarihinden sonra yapılmış olması gerekmektedir. Borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğmuş olması dava şartıdır ve mahkeme tarafından resen araştırılması gerekir. Dava şartının gerçekleşmediği durumlarda, davanın esasına girilmeden reddedilmesi gerekir.
5. Tasarrufun İptali Davasının Süresinde Açılmış Olması
Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için, dava açma süresi de dikkate alınmalıdır. İcra ve İflas Kanunu’nun 284. maddesi gereğince, iptale tabi tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren en fazla beş yıl içinde dava açılması gerekmektedir. Beş yıllık sürenin geçmesi halinde, tasarrufun iptali davası açılamaz.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından 2018/850 E. ve 2020/4791 K. numarasıyla verilen kararda:
“Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK’nun 277 md) bulunması ve davanın İİK’nun 284. maddesi gereğince 5 yıl içinde açılması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.” ifadeleriyle bu husus açıkça ortaya konulmuştur.
Tasarrufun İptali Davasında Hak Düşürücü Süre ve Yetkili Mahkeme
1. Tasarrufun İptali Davasında Hak Düşürücü Süre
Tasarrufun iptali davalarında zamanaşımı söz konusu olmayıp, hak düşürücü süre geçerlidir. İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 284. maddesine göre, iptal davası hakkı, batıl tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde kullanılmazsa düşer.
İİK’nin 278, 279 ve 280. maddeleri uyarınca, borçlunun mal varlığını azaltmaya veya alacaklılarından mal kaçırmaya yönelik tasarruflarının iptali talep edilebilir. Ancak bu davalar aşağıda belirtilen süreler içinde açılmalıdır:
- İİK 278. maddeye göre, ivazsız (karşılıksız) tasarrufların iptali için dava açma süresi 2 yıldır. Bu süre; haciz tarihinden, borçlunun acze düşmesinden veya iflasın açılmasından itibaren geriye doğru iki yıllık dönem içinde yapılan tasarruflar için geçerlidir.
- İİK 279. maddeye göre, aciz halinde yapılan tasarrufların iptaline ilişkin dava süreleri 1 yıldır. Bu süre, haciz tutanağının düzenlenmesi veya iflas kararının verilmesinden önceki 1 yıllık süreyi kapsar.
- İİK 280. maddeye göre, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tasarrufların iptali talep ediliyorsa, iptal davası 5 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre, tasarruf tarihinden itibaren başlar.
2. Tasarrufun İptali Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme
Tasarrufun iptali davalarında görevli mahkeme, Asliye Hukuk Mahkemesidir. Davanın ticari bir işleme dayanması veya taraflar arasındaki borç ilişkisinin ticari nitelikte olması mahkemenin görevini değiştirmez.
Görevli Mahkeme:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/17-2389 E. ve 2016/129 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, tasarrufun iptali davaları TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak veya nispi ticari dava niteliğini taşımaz. Bu nedenle, 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi uyarınca genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi yetkilidir.
Yetkili Mahkeme:
Yetkili mahkeme konusunda İİK’nın 277 ve devamı maddelerinde özel bir düzenleme bulunmadığı için HMK’nın genel yetki kuralları uygulanır. Bu doğrultuda, tasarrufun iptali davaları şu mahkemelerde açılabilir:
İİK’da bu hususta bir hüküm olmadığından, yetkili mahkeme genel hükümler uyarınca (HMK’nın 7.maddesi) borçlunun ya da üçüncü kişi davalının ikametgahı mahkemesinde açılır.
İptal davasında, tasarrufun alacaklıları zarara sokma gayesi ile yapıldığı ileri sürülüyorsa, bu kez (HMK’nın 16.maddesi) haksız fiilin işlendiği yer mahkemesinde de dava ikame edilebilir.
Alacak bir sözleşmeden doğuyorsa (mesela kredi sözleşmesi), sözleşmede kararlaştırılan yer mahkemesi de yetki şartının HMK’nın 17.maddesine uygun olması, tacir ile tacir veya kamu tüzel kişisi arasında akdedilmesi kaydıyla yetkili olur.
Yetki itirazında yetkili mahkemenin doğru biçimde gösterilmesi, zorunlu dava arkadaşı olan borçlu ile tasarruf lehtarının ikisinin de yetki itirazını usulünce ileri sürmeleri gerekir. Aksi durumda itiraz geçersiz olacaktır (17.HD’nin 09.05.2012 tarih ve1609/5943;03.03.2021 gün ve 2019/1270-2021/2226)
Tasarrufun İptali Davasına Konu Edilebilecek İşlemler
Tasarrufun İptali ve İptale Tabi Tasarruflar
Tasarruf işlemi, bir hakkın veya hukuki ilişkinin doğrudan etkilenerek başka bir tarafa devredilmesi, içeriğinin sınırlandırılması, değiştirilmesi veya sona erdirilmesi anlamına gelir. Tasarrufun iptali davaları, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı işlemleri engellemek ve alacaklıların haklarını korumak amacıyla düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunu (İİK) uyarınca iptale tabi tasarruf işlemleri, borçlunun alacaklılarını zarara uğratma amacı taşıyan ve onların haklarını ihlal eden işlemler olarak kabul edilir. Bu işlemler, İcra ve İflas Kanunu’nun 278, 279 ve 280. maddelerinde üç ana başlık altında düzenlenmiştir:
- İvazsız (Karşılıksız) Tasarruflar (İİK m. 278)
- Aciz Halinde Yapılan Tasarruflar (İİK m. 279)
- Alacaklılara Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarruflar (İİK m. 280)
Tasarrufun iptali davaları, borçlunun malvarlığını kaçırmasını önlemek ve alacaklıların alacaklarını tahsil etmelerini sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. İptal davası açılabilmesi için borçlunun söz konusu tasarrufları alacaklının alacağının doğumundan sonra yapmış olması ve bu işlemlerin alacaklıları zarara uğratma kastı taşıması gerekmektedir.
1. İvazsız (Karşılıksız) Tasarrufların İptali (İİK m. 278)
Borçlu tarafından herhangi bir karşılık alınmadan yapılan, yani ivazsız (karşılıksız) tasarruflar iptale tabidir. Bu kapsamda aşağıdaki işlemler iptale tabi tutulmaktadır:
- Bağışlamalar iptale tabidir. Ancak alışılmış, olağan ve makul görülebilecek nitelikteki bağışlamalar iptal kapsamına girmez.
- Yakın hısımlar arasında yapılan tasarruflar (altsoy, evlatlık, evlat edinen gibi) iptale tabidir. Ancak, Anayasa Mahkemesi’nin 9/5/2024 tarihli ve E: 2023/200, K: 2024/103 sayılı kararı ile İİK 278. maddesinin 3. fıkrasının 1. bendinde yer alan “evlat edinenle evlatlık” ibaresi iptal edilmiştir. Bu karar, 22.07.2025 tarihinde yürürlüğe girecektir.
- İvazlar arasında açık bir orantısızlık bulunan tasarruflar iptale tabidir. Yargıtay uygulamasına göre, değerinin yarısı veya daha düşük bir bedelle yapılan devirler açık orantısızlık kabul edilir.
- Kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis eden sözleşmeler ve ölünceye kadar bakma sözleşmeleri iptale tabidir.
Süre Şartı: İvazsız tasarrufların iptali için 2 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre, haciz veya iflastan geriye doğru 2 yıl içinde yapılan tasarrufları kapsar.
2. Aciz Halinde Yapılan Tasarrufların İptali (İİK m. 279)
Borçlu tarafından haciz, aciz veya iflasın açılmasından önceki 1 yıl içinde yapılan aşağıdaki tasarruflar iptale tabidir:
- Borçlu tarafından mevcut bir borcu teminat altına almak amacıyla yapılan rehinler (daha önce taahhüt edilen teminatlar hariç)
- Mutat olmayan araçlarla yapılan ödemeler (örneğin, borca karşılık taşınmaz devredilmesi)
- Vadesi gelmeyen borç için yapılan ödemeler
- Kişisel hakların güçlendirilmesine yönelik olarak tapuya verilen şerhler (kira sözleşmesinin veya satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi gibi)
Süre Şartı: Aciz halinde yapılan tasarrufların iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre uygulanır. Bu süre, haciz, iflas veya aciz belgesinden geriye doğru hesaplanır.
3. Alacaklılara Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarrufların İptali (İİK m. 280)
Malvarlığı borçlarına yetmeyen borçlunun, alacaklılarına zarar verme maksadıyla yaptığı işlemler iptal edilebilir. Bu tasarrufların iptali için aşağıdaki şartların sağlanması gerekir:
- Borçlunun malvarlığı borçlarına yetmemeli, borca batık olmalıdır.
- Borçlu, alacaklılarına zarar verme kastıyla hareket etmelidir.
- Üçüncü şahıs iyiniyetli olmamalıdır. Eğer üçüncü kişi borçlunun eşi, üstsoyu, altsoyu, üçüncü derece dahil kan ve kayın hısmı, evlat edinen veya evlatlığı ise iyiniyetli olmadığı varsayılır. Ancak üçüncü şahıs, iyiniyetli olduğunu iddia ve ispat edebilir.
- Ticari işletmesini veya işyerindeki mevcut ticari mallarının tamamını ya da önemli bir kısmını devreden borçlunun, bu işlemleri alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı kabul edilir. Ancak, üçüncü kişi, iptal davası açan alacaklıya en az 3 ay önceden yazılı bildirim yaparak veya ticaret sicilinde ilan vererek bu karineyi çürütebilir.
Süre Şartı: Alacaklılara zarar verme kastıyla yapılan tasarruflar için 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre, işlemin yapıldığı tarihten itibaren 5 yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takip başlatılmış olması halinde uygulanır.
Ayrıca, borçlunun alacaklılarına zarar vermek amacıyla mal kaçırması, İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesi uyarınca suç teşkil etmekte olup, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılabilir.
Tasarrufun İptali Davasında İadenin Kapsamı ve Sonuçları
Tasarrufun iptali davası, borçlunun malvarlığını azaltarak alacaklılardan mal kaçırmasını önlemek amacıyla düzenlenmiş hukuki bir yoldur. İcra ve İflas Kanunu’nun 283. maddesi, iptal davasının kabul edilmesi halinde iadenin kapsamını ve icra sürecini düzenlemektedir.
Tasarrufun iptali davası alacaklı lehine sonuçlandığında, iptale konu mal borçlunun mülkiyetine geri dönmez. Ancak, alacaklı bu malı sanki borçlunun mülkiyetindeymiş gibi haczettirip sattırabilir. Eğer iptal davasına konu olan mal bir taşınmaz ise, üçüncü şahıs üzerindeki tapu kaydının düzeltilmesine gerek kalmaksızın doğrudan haciz ve satış işlemleri gerçekleştirilebilir.
İptal edilen tasarruf işlemi, yalnızca davacı alacaklı açısından geçersiz sayılır. Bu nedenle, dava sonucunda malın mülkiyeti üçüncü şahıstan borçluya iade edilmez, ancak iptal kararı alan alacaklı, söz konusu mal veya onun yerine geçen değer üzerinden alacağını tahsil etme yetkisine sahip olur. Eğer üçüncü şahıs, iptal davasına konu olan malı elinden çıkarmışsa, onun yerine geçen değerden sorumlu tutulur ve bu değer alacak miktarını aşmamak kaydıyla nakden tazmin edilir.
Bakınız Yargıtay 12. Hukuk Dairesi tarafından 2018/2019 E. ve 2018/6327 K. numarasıyla verilen kararda:
“İİK’nun 283/2. maddesinde; ‘İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilir’ hükmü yer almaktadır. Tasarrufun iptali davasının, İİK’nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşmesi halinde, aynı takip dosyası üzerinden infazının istenmesi gerekmekte olup, aynı takip dosyası üzerinden 3. kişiye icra emri tebliğ edilmelidir.”
İptal Davasını Kazanan Alacaklının Malı Sattırdıktan Sonraki Süreci
Haciz sürecinde, iptal davasını kazanan alacaklının talebiyle malın satışından elde edilen gelir, öncelikle davacı alacaklının alacağının tahsiline ayrılır. Eğer satıştan artan bir tutar kalırsa, bu bedel üçüncü kişiye iade edilir.
İflas halinde ise, iptal davasının kabul edilmesi durumunda, dava konusu mal müflisin malvarlığına dahil edilerek iflas masasına eklenir ve iflas dairesi tarafından satışı gerçekleştirilir. Satıştan elde edilen bedel ise, tüm iflas alacaklılarının alacaklarının ödenmesi için kullanılır.
Tasarrufun İptali Davasının Kabul Edilmesi Halinde Uygulanacak Hukuki Sonuçlar
Mahkeme tarafından tasarrufun iptali davasının kabul edilmesi halinde, dava konusu tasarrufun tümünün değil; takip konusu alacak miktarı ile sınırlı olarak (ya da takip konusu alacak ve eklentilerine -faiz, masraf gibi- yetecek oranda) iptaline karar verilmesi gerekir. Mahkeme tarafından kurulacak hükümde “iptal edilen tasarrufun hangi takiplerdeki alacak ve ferilerini kapsadığının açıkça belirtilmesi” gerekir.
Tasarrufun iptali davası, kesin aciz vesikasına dayanılarak açılmış dahi olsa, dava süresince kesin aciz vesikasına bağlanmış alacak için faiz işlemeye devam eder.
Aciz belgesine dayanarak açtığı iptal davasını kazanan alacaklının, dava konusu malın haciz ve satışını isteyebilmek için yeni bir takip yapmasına ve borçluya yeni bir ödeme emri göndermesine gerek kalmaksızın kazandığı iptal davası sonucunda aldığı ilamı icra dairesine vererek, aynı takip dosyası üzerinden talepte bulunabilir. Davacı, bu talepte bulunabilmek için mahkeme kararının kesinleşmesini beklemek zorunda değildir.
İptal davasının konusu bir taşınmaz ise, alacaklı tapu kaydında herhangi bir değişiklik yapılmaksızın bu taşınmazın haczini ve satışını isteyebilir. İptal davasının konusu bir rehin hakkının tanınması işlemi ise, alacaklı o malı iptal edilen işlemle kurulan rehinden ari olarak sattırma hakkı kazanır.
Eğer dava konusu taşınır trafik siciline kayıtlı bir araç ise, dava konusu araç yönünden davacı; alacak ve ferileri (eklentileri) ile sınırlı olarak cebri icra yolu ile alacağını alma yetkisini kazanır.
İptal davasının kabulüne karar verilen hallerde, kararın hüküm fıkrasında sadece “tasarrufun iptaline” karar verilmektedir; hem iptal yönünde karar verilip hem de tazminata karar verilemez.
Tasarrufun İptali Davasında Yargılama Usulü
İcra ve İflas Kanunumuzun 281. Maddesine Göre: “Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara mütaallik ihtilafları hal ve şartları gözönünde tutarak serbestçe takdir ve halleder. Hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez. Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur. Bu halde hakim, duruma göre herbirini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.“
Tasarrufun İptali Davasında İcra Avukatının Önemi
Tasarrufun iptali davası, hukuki yapısı gereği oldukça teknik ve karmaşık bir süreci içermekte olup, alacaklının haklarını koruma açısından büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte yapılacak hukuki hatalar, yanlış stratejiler veya ihmaller, davanın kaybedilmesine ya da uzun süren hukuki mücadelelere yol açabilir. Özellikle dava sürelerinin kaçırılması, ispat yükümlülüğünün yeterince yerine getirilmemesi ve hukuki prosedürlerin doğru takip edilmemesi, alacaklının mağduriyetine neden olabilir.
Bu nedenle, tasarrufun iptali davasının etkin ve hızlı bir şekilde yürütülebilmesi için deneyimli bir icra avukatından profesyonel destek almak oldukça önemlidir. Her somut olayın kendine özgü koşulları olduğu için, standart bir hukuki süreç izlenemez ve her dava özelinde stratejik bir yol haritası belirlenmelidir. Alanında uzman tasarrufun iptali davası avukatı, davanın başarılı bir şekilde sonuçlandırılması açısından kritik bir rol oynayacaktır.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI YARGITAY KARARLARI
T.C. Yargıtay 4.HUKUK DAİRESİ Esas:2021-1330 Karar:2021-5033 Karar Tarihi:20.09.2021
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI – DAVADA TASARRUFUN İPTALİ SEBEPLERİNİN OLMASI HALİNDE İİK MADDESİ UYARINCA İPTAL VE TESCİL OLMAKSIZIN DAVA KONUSU GAYRİMENKULE İLİŞKİN HİSSELERİN HACİZ VE SATIŞINA KARAR VERİLMESİ GEREĞİ – HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASI
ÖZET: Dava; İİK 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davacının bu davadaki amacı, yaptığı icra takibi nedeniyle alacağını tahsil edebilmek için yapılan taşınmaz satışının kendisi yönünden geçersizliğini sağlamak olup, davacının bu hakkı ayni değil şahsi sonuç doğurur. Davada tasarrufun iptali sebeplerinin olması halinde İİK’nun 283/1. maddesi uyarınca iptal ve tescil olmaksızın, dava konusu gayrimenkule ilişkin hisselerin haciz ve satışına karar verilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece dava konusu gayrimenkulün davalılar arasındaki satış işlemine ilişkin tasarrufun iptali ile davacı alacaklıya İstanbul Anadolu 4. İcra Müdürlüğü’nün 2013/3579 esas sayılı dosyasındaki alacak ve fer’ileri ile sınırlı olmak üzere haciz ve satış yetkisi verilmesine karar verilmesi gerekirken kararda yalnızca tasarrufun iptaline karar verilmesi doğru değil res’en bozma nedeni ise de yapılan yanlışlığın giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
T.C. Yargıtay 17.HUKUK DAİRESİ Esas:2018-509 Karar:2020-3973 Karar Tarihi:24.06.2020
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI – MAHKEMECE DAVANIN İİK MADDESİ KAPSAMINDA 5 YILLIK SÜREYE TABİ OLDUĞU DİKKATE ALINARAK KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI
ÖZET: Somut olayda; davacı, 16.04.2004 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak davalı borçlu Hüseyin aleyhine İstanbul 13. İcra Müdürlüğü 2006/6997 (yeni 2008/19588 Esas) sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleştiği, 01.12.2008 tarihli kat’i aciz belgesinin olduğu, davalı borçlunun adına kayıtlı gayrimenkulü 06/07/2004 tarihinde 600 YTL bedel ile davalı …’e devrettiği anlaşılmıştır. Mahkemece dinlenen davalı …’in kardeşi olan tanık …’in; diğer davalı ile birlikte sanayi içinde çalıştıklarını, kendilerinin elektrik işi ile uğraştığını, davalı …’in de derici olduğunu, elektrik işlerini kendilerine yaptırdığını, araları iyi olduğundan taşınmazın fiyatında da anlaştık diye beyanda bulunmasının davalıların önceden beri birbirini tanıdıklarının kanıtı olduğunu, mahkemenin ise bu durumu göz ardı ederek İİK 280. maddesine göre borçlunun mali durumunu bilebilecek kişilerden olması gerektiği hususuna değinmemiş olması ve yine mahkemece, davanın İİK 280/1-son maddesi kapsamında, 5 yıllık süreye tabi olduğu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken İİK 278/2 maddesinde öngörülen iki yıllık süre bu maddeye göre iptal edilmesi için getirilmiş süre olup bu sürenin geçmiş olduğu gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir.
T.C. Yargıtay 4.HUKUK DAİRESİ Esas:2021-1584 Karar:2023-5304 Karar Tarihi:12.04.2023
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI – BORÇLU İLE KOMŞULUK İLİŞKİSİ İÇERİSİNDE BULUNDUKLARI AYNI İŞİ YAPTIKLARI ALACAKLIYA ZARAR VERME KASTI İLE HAREKET ETTİĞİNİ BİLEN YA DA BİLMESİ GEREKEN KİŞİLERDEN OLDUKLARINA İLİŞKİN HİÇBİR DELİL BULUNMADIĞI – HÜKMÜN ONANMASI
ÖZET: İlk Derece Mahkemesinin tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; İİK’nın 279. mad. göre aciz tarihinden önceki 2 yıl içerisinde yapılan satışlar iptale tabi olduğu davada davalı borçlu …’ın acz haline düştüğü tarihin 27.08.2009 tarihli aciz tarihi olup, 02.11.2005 ve 30.03.2006 tarihli satışlar 2 yıllık sürenin dışında kaldıkları için iptale tabi olmadığı, davalıların İİK.’nın 280.’de belirtilen kişilerden olduklarına yönelik iddia ve delil olmadığı, borçlu ile akrabalıkları, yakınlıkları, komşulukları, … ilişkisi içerisinde bulundukları aynı işi yaptıkları alacaklıya zarar verme kastı ile hareket ettiğini bilen ya da bilmesi gereken kişilerden olduklarına ilişkin hiçbir delil bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
T.C. Yargıtay 4.HUKUK DAİRESİ Esas:2022-250 Karar:2022-1378 Karar Tarihi:01.02.2022
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI – ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN BORÇLUNUN MALİ DURUMUNU BİLDİĞİ VEYA BİLMESİ LAZIM GELEN KİŞİLERDEN OLDUĞU ANLAŞILDIĞINDAN DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN HATALI DEĞERLENDİRME İLE KARAR VERİLMESİ – HÜKMÜN ONANMASI
ÖZET: Mahkemenin davanın reddine ilişkin kararı, Yargıtay (Kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 25/09/2019 Tarih 2016/18699 Esas 2019/8477 Karar sayılı ilamı ile dava konusu aracın satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli bir bedel farkı olmadığı, ancak davalı üçüncü kişi Mehmet vekilinin de kabulüne olduğu üzere borçlu ve üçüncü kişi arasında uzakta olsa bir akrabalık bağı olduğu, noter satışından sonra üçüncü kişinin 06/11/2013 tarihinde çektiği 125.000,00 TL lık banka kredisi için borçlunun kardeşlerinin kefil olduğu dolayısı ile birbirlerin tanıdıkları, bu halde İİK’nun 280/1. maddesi gereğince üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bildiği veya bilmesi lazım gelen kişilerden olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bahisle bozulmuş, bozmadan sonra mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm yargılama giderleri yönünden davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
T.C. Yargıtay 4.HUKUK DAİRESİ Esas:2021-14227 Karar:2021-7413 Karar Tarihi:25.10.2021
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI – MAHKEMECE BORÇLU DAVALI HAKKINDA KESİNLEŞMİŞ BİR TAKİP BULUNDUĞU – HACİZ TUTANAKLARININ İİK İLGİLİ KAPSAMINDA ACİZ VESİKASI NİTELİĞİNDE OLDUĞU – DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİNİN İSABETSİZLİĞİ
‘’…dosya içerisindeki belgelerden ihtiyati hacze dayalı olarak 23/11/2012 tarihinde başlatılan … 12.İcra Müdürlüğü’nün 2012/18966 sayılı takip dosyasında ödeme emrinin 27/11/2012 tarihinde davalı borçlunun mernis adresine usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, böylece ihtiyati haczin kesin hacze dönüştüğü ve davalı borçlunun mernis adresinde tutulan 26/11/2012 tarihli ihtiyati haciz tutanaklarında, borçlunun haczi kabil malının bulunmadığının belirtildiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece borçlu davalı hakkında kesinleşmiş bir takip bulunduğundan ve söz konusu haciz tutanaklarının İİK 105 kapsamında aciz vesikası niteliğinde olduğu anlaşıldığından davanın esasına girilerek davada İİK’nun 277-279 ve 280 koşullarının tartışılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır….’’
T.C. Yargıtay 17.HUKUK DAİRESİ Esas:2016-8989 Karar:2019-2376 Karar Tarihi:04.03.2019
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI – DÖRDÜNCÜ KİŞİ KONUMUNDAKİ DAVALI YÖNÜNDEN İVAZLAR ARASINDAKİ FAHİŞ FARK YETERLİ OLMAYIP KÖTÜ NİYETİNİN İSPATLANMIŞ OLMASI GEREĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI
ÖZET: Somut olayda, davalı borçlu tarafından borcun doğumundan sonra dava konusu taşınmaz .. tarihinde davalı …’e onun tarafından da .. tarihinde davalı dördüncü kişi …’a satılmıştır. Dördüncü kişi konumundaki davalı … yönünden ivazlar arasındaki fahiş fark yeterli olmayıp kötü niyetinin ispatlanmış olması gerekir. Bu davalı yönünden İİK. … maddesinde uygulama yeri yoktur. Davalı …’ın kötü niyeti ispatlanamadığından, davanın davalı … yönünden de reddi gerekirken karar verilmesi isabetli değildir.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASI HAKKINDA SIKÇA SORULAN SORULAR
Tasarrufun İptali Davası Şartları Nelerdir?
Bu davanın açılabilmesi için şu şartların yerine getirilmesi gerekir:
- Alacaklı ile borçlu arasında hukuken tanınan bir alacak-borç ilişkisi bulunmalıdır.
- Borçlu hakkında başlatılan icra takibinin kesinleşmiş olması gerekmektedir.
- Borçlunun borcunu ödeyemeyecek durumda olduğu, kesin ya da geçici aciz belgesi ile tespit edilmelidir.
- İptali istenen tasarruf işlemi, alacaklının alacağının doğduğu tarihten sonra gerçekleştirilmiş olmalıdır.
Tasarrufun İptali Davası Kazanılırsa Ne Olur?
Bu davanın olumlu sonuçlanması durumunda, iptal edilen tasarruf işlemi yalnızca davayı kazanan alacaklının lehine hüküm ifade eder. Bu kapsamda:
- Malın mülkiyeti borçluya geri dönmez, ancak alacaklı, bu malın haczini ve icra yoluyla satışını isteyebilir.
- Satıştan elde edilen para, alacaklının alacağını tahsil etmesi için kullanılır; kalan tutar varsa, tasarrufta bulunan kişiye iade edilir.
- İptal edilen tasarruf işlemi nedeniyle zarar gören üçüncü kişi, borçluya karşı geri ödeme talebinde bulunabilir.
- Borçlu iflas etmişse, ilgili mal iflas masasına dahil edilir ve elde edilen gelir iflas alacaklılarına paylaştırılır.
Tasarrufun İptali 5 Yıllık Süre Ne Zaman Başlar?
Beş yıllık hak düşürücü süre, borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılan tasarruf işleminin gerçekleştirildiği tarihten itibaren başlamaktadır.
Tasarrufun İptalinde Tanık Dinlenir Mi?
Evet, tanıklar dinlenebilir. Özellikle muvazaalı (hileli) işlemlerin tespitinde tanık beyanları değerli bir delil olarak kabul edilir. Ancak, sadece tanık beyanları yeterli olmayıp, diğer delillerle desteklenmesi gerekir.
Tasarrufun İptali Taşınmazın Aynına İlişkin Midir?
Hayır, tasarrufun iptali davası şahsi bir talep olup taşınmazın mülkíyetini değiştirmez. Bu nedenle, yetki itirazları değerlendirilirken taşınmaz davalarında uygulanan kesin yetki kuralları bu davada geçerli değildir.
Tasarrufun İptali Davasında Arabuluculuk Zorunlu Mu?
Hayır, bu dava türü için arabuluculuk şartı bulunmamaktadır.
Tasarrufun İptali Davasında Borç Ödenirse Ne Olur?
Borç tamamen ödenirse dava konusuz kalır ve mahkeme esasa dair karar vermeye gerek görmez.
Tasarrufun İptali Davasında Dava Değeri Nasıl Belirlenir?
Tasarrufun iptali davasında dava değeri, takip tarihindeki alacak miktarı ile iptali istenen tasarruf konusu malın değeri karşılaştırılarak belirlenir. Bu durumda:
Eğer takip konusu alacak, iptali talep edilen malın değerinden düşükse, dava değeri alacak miktarı olur.
Eğer iptali istenen malın değeri alacak miktarından düşükse, dava değeri malın değeri ile sınırlı kalır.
Mahkeme, belirlenen bu değeri aşan bir iptal kararı veremez.
Tasarrufun İptali Davasında Harç ve Vekalet Ücreti
Tasarrufun iptali davasında ödenecek harç ve vekalet ücreti, yukarıda belirtilen yöntemle tespit edilen dava değeri üzerinden nispi olarak hesaplanır. Yani:
Harç ve vekalet ücreti, takip tarihindeki alacak miktarı ile iptali istenen malın değerinden hangisi düşükse, ona göre belirlenir.
Dava değeri arttıkça harç ve vekalet ücreti de artacaktır.
Tasarrufun İptaline Karar Verilirse Ne Olur?
Bu durumda:
- Borçlunun tasarruf ettiği mal üzerinde alacaklı haciz uygulatabilir.
- Malın satılması durumunda elde edilen para, alacaklının borcunun tahsiline ayrılır.
- Tasarruf sahibi üçüncü kişi, borçludan verdiği bedelin iadesini talep edebilir.
Tasarrufun İptali Davasında Yetkili Mahkeme Neresi?
Tasarrufun İptali Davasında Yetkili Mahkeme
Tasarrufun iptali davasında yetkili mahkeme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 5 ve devamı maddelerine göre belirlenir. Buna göre:
Genel Yetki Kuralı: Dava, borçlunun veya üçüncü kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir.
Haksız Fiil Yetkisi: Eğer iptali istenen tasarruf zarar verme kastıyla yapılmışsa, HMK’nın 16. maddesi uyarınca haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi de yetkili olur.
Sözleşmeden Doğan Alacaklar: Alacak bir sözleşmeden kaynaklanıyorsa ve sözleşmede yetki şartı bulunuyorsa, dava sözleşmede belirtilen mahkemede de açılabilir.
Tasarrufun iptali davası şahsi bir dava olduğundan, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili değildir. Yani, taşınmazın aynına ilişkin davalarda geçerli olan kesin yetki kuralı, tasarrufun iptali davasında uygulanmaz.
Tasarrufun İptali Davası Nasıl Konusuz Kalır?
Alacak, dava devam ederken borçlu veya davaya dahil diğer taraflarca ödenirse, dava konusuz hale gelir ve mahkeme karar verilmesine yer olmadığına hükmeder.
Tasarrufun İptali İçin Aciz Vesikası Şart Mı?
Evet, aciz vesikası tasarrufun iptali davası için önemli bir şarttır ve mahkeme bu hususu kendiliğinden dikkate alır.
Tasarrufun İptali Davasında İhtiyati Tedbir Kararı Verilebilir Mi?
Evet, davacı alacaklı, dava konusu malın başka kişilere devrini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir talep edebilir.
Tasarrufun İptali Davası Basit Yargılama Mı?
Evet, tasarrufun iptali davası basit yargılama usulüne tabidir.
Tasarrufun İptali Davası Adli Tatilde Görülür Mü?
Hayır, tasarrufun iptali davası adli tatilde görülmez.
Tasarrufun İptali Davası Kesinleşmeden İcraya Konulabilir Mi?
Evet, tasarrufun iptali karaları kesinleşmeden de icra takibine konu edilebilir.
AKLINIZA TAKILAN SORULARI SORABİLİRSİNİZ