Kamulaştırmasız El Atma Davası

Kamulaştırmasız El Atma Nedir?
Kamulaştırmasız el atma, idarenin özel mülkiyete konu bir taşınmaza, kamulaştırma mevzuatına aykırı şekilde müdahale ederek, mülkiyet hakkını ihlal etmesidir. Bu durum, taşınmazın bedelsiz bir şekilde fiilen ele geçirilmesiyle ya da hukuki işlemlerle mülkiyet hakkının sınırlandırılmasıyla gerçekleşebilir.
İçindekiler
ToggleNormal şartlarda, Anayasa’nın 46. maddesi ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na göre, kamu idaresi kamulaştırma işlemlerini belli hukuki prosedürler çerçevesinde yürütmeli, taşınmaz sahibine kamulaştırma bedelini ödemelidir. Ancak kamulaştırmasız el atma halinde, idare bu yasal zorunlulukları ihlal eder ve taşınmaz sahibine hiçbir ödeme yapmadan mülkiyet hakkına müdahalede bulunur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kamulaştırmasız el koymayı, “Kamulaştırma işlemi yapılmaksızın ve bir kanun hükmüne dayanılmadan, idarenin taşınmaz mal üzerinde fiilen tasarrufa başlaması ve asıl mal sahibinin kullanma hakkına engel olması veya bu hakkı ortadan kaldırmış bulunması” 5 şeklinde tanımlamıştır.
Kamulaştırmasız el atma konusunun üç başlık altında incelenmesi gerekir fakat bu makalede 04/11/1983 tarihinden sonraki kamulaştırmalardaki uygulamalara yer vereceğiz
- 09/10/1956 dan önce gerçekleşen el atmalar,
- 09/10/1956 – 04/11/1983 arasında gerçekleşen el atmalar,
- 04/11/1983 tarihinden sonra gerçekleşen el atmalar,
Kamulaştırmasız El Atmanın Türleri
Kamulaştırmasız el atma, uygulamada iki şekilde karşımıza çıkar:
- Fiili El Atma: İdarenin taşınmaz üzerinde fiziksel olarak müdahalede bulunmasıdır. Örneğin, taşınmaz üzerinden yol geçirme, elektrik hattı döşeme veya bina inşa etme gibi durumlar bu kapsamdadır.
- Hukuki El Atma: İdarenin, taşınmaza fiziksel müdahalede bulunmadan, hukuki işlemlerle mülkiyet hakkını sınırlandırmasıdır.
Kamulaştırmasız El Atma Davası ve Hukuki Süreç
Kamulaştırmasız el atma davası, idarenin mülkiyet hakkına yaptığı müdahaleye karşı taşınmaz sahibinin haklarını korumak ve zararlarını tazmin etmek için açılır. Bu davalarda taşınmaz sahibinin tazminat talep etme ya da taşınmazın iadesini isteme hakkı bulunmaktadır.
Bu itibarla kamulaştırmasız el atma davaları haksız fiilden kaynaklanan davalardan olup, davacıya verilen kamulaştırma bedeli değil, haksız el atmanın karşılığı olan tazminattır.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2023/7727 E. , 2023/13145 K.
‘’…dava konusu şerhin davalı talebi üzerine tapu kaydına uygulanmasından önce davacının davalı idare aleyhine kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat talepli dava açtığı, bu davanın haksız fiilden kaynaklanan bir dava olup, davacıya verilen tazminatın kamulaştırma bedeli değil, haksız el atmanın karşılığı olan tazminat olduğu…’’
Kamulaştırmasız El Atma Davasında Uygulanacak Faiz
Kamulaştırmasız el atma davalarında yıllardır süregelen bir faiz sorunu vardır. Anayasa’nın açık hükmüne rağmen yasama organının çıkardığı geçici maddeler uygulanacak faizin yasal faiz olması gerektiğini belirtmektedir. Ancak Anayasa’nın 46/4. maddesindeki açık hüküm gereği kamulaştırmasız el atma davalarında uygulanacak faiz kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faizdir. Bu konuda verilen en güncel karar aşağıdaki gibidir:
Anayasa Mahkemesi 27/6/2024 tarihinde E.2024/4 numaralı dosyada, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na 7421 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen geçici 19. maddenin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kuralda, kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırmasız el atma yoluyla kullanılmakta olan mülklere ilişkin taksite bağlanan bedel ve tazminatlar için 3095 sayılı Kanun kapsamında kanuni faiz ödeneceği öngörülmektedir.
Başvuru Gerekçesi
Başvuru kararında özetle; kamulaştırma kapsamındaki alacaklar bakımından, kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanacağı yönündeki açık anayasal hükme karşın kuralla kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırmasız el atma yoluyla kullanılmakta olan mülklere ilişkin alacaklara kanuni faizin uygulanacağının belirtildiği, kamulaştırma bedeli konusundaki bu emredici hükmün, alacağa ilişkin yargılama sürecinin devam edip etmemesi bakımından farklılık öngörmediği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların Anayasa’nın sözüne aykırı olamayacağı hükme bağlanmıştır. Anılan maddede yer alan “Anayasa’nın sözü” ifadesi Anayasa’nın metnini, yani lafzını ifade etmektedir. Temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin Anayasa’nın sözüne uygun olması şartı özellikle Anayasa’nın çeşitli maddeleriyle getirilen ek güvenceler söz konusu olduğunda önem taşımaktadır.
Anayasa’nın Kamulaştırma başlıklı 46. maddesinin dördüncü fıkrasında taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranının uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Dava konusu kuralda ise taksitli ödemeyi gerektiren durumlarda 3095 sayılı Kanun kapsamında kanuni faizin uygulanacağı düzenlenmektedir. Böylece itiraz konusu kural, Anayasa’nın 46. maddesinin dördüncü fıkrasında öngörülen taksitlendirme hâlleri bakımından ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faizin uygulanacağı yönündeki açık hükme aykırı şekilde, bu tür alacaklara kanuni faizin uygulanacağını hüküm altına almaktadır. Bu bakımdan kural, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen, sınırlamanın Anayasa’nın sözüne aykırı olamayacağı hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Görevli ve Yetkili Mahkemeler
Kamulaştırmasız el atma davalarında görevli mahkeme, müdahalenin türüne göre belirlenir:
- Fiili El Atma Davaları: Gayrimenkulün bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.
- Hukuki El Atma Davaları: Bu davalar, idarenin işlemlerine karşı açıldığından, yetkili mahkeme İdare Mahkemesi’dir.
Kamulaştırmasız El Atmanın Türleri
Kamulaştırmasız el atma, uygulamada iki şekilde ortaya çıkar:
- Fiili El Atma: İdarenin taşınmaza fiziksel müdahalesiyle gerçekleşir. Örneğin, yol yapımı, elektrik hattı döşeme, park veya sosyal tesis inşası gibi durumlar bu kapsamda değerlendirilir. Fiili el atmada, idarenin taşınmaza sahiplenme kastıyla doğrudan müdahalede bulunması söz konusudur.
- Hukuki El Atma: İdarenin taşınmaza fiziksel müdahalede bulunmaksızın, hukuki işlemlerle mülkiyet hakkını sınırlandırdığı durumlardır. Özellikle imar planlarıyla taşınmazın kamusal fonksiyona tahsis edilmesi ancak kamulaştırma işleminin gerçekleştirilmemesi, hukuki el atma olarak nitelendirilmektedir.
Fiili El Atma Nedir?
Fiili el atma, idarenin bir taşınmaza kamulaştırma yapmadan fiilen el koyması durumunda meydana gelir. Bu durum, idarenin taşınmazı tamamen veya kısmen kamu yararına kullanmak üzere sahiplenmesi ve malikin mülkiyet hakkını fiilen engellemesi şeklinde ortaya çıkar. Fiili el atmaya örnek olarak şu durumlar gösterilebilir:
- Taşınmaz üzerine kamusal bir tesis veya altyapı yapılması.
- Bir tarla veya arsa üzerine taş, moloz veya inşaat malzemesi dökülmesi.
Fiili el atma durumunun hukuki boyutu, Yargıtay ve Uyuşmazlık Mahkemesi içtihatlarında açıkça tanımlanmıştır. İdarenin bu şekilde taşınmaza el koyması haksız fiil niteliği taşır ve adli yargı yetkili kabul edilir. Fiili el atmadan kaynaklanan kamulaştırmasız el atma davalarında, taşınmazın bedeli ile birlikte ecrimisil tazminatı talep edilebilir.
Fiili el atma davalarında belirleyici unsurlar:
- İdarenin taşınmazı işgal etmesi ve bunun sürekli olması.
- Fiili el koymanın kamu yararı amacıyla yapılması.
- Kamulaştırma usulüne uyulmamış olması.
Hukuki El Atma Nedir?
Hukuki el atma, idarenin bir taşınmaza fiili olarak el koymadan, taşınmazın mülkiyet hakkını hukuki bir kararla kısıtlaması durumudur. Bu genellikle, taşınmazın imar planları ile kamu kullanımına ayrılması şeklinde gerçekleşir. Örneğin:
- Bir taşınmazın imar planında park, okul veya yol alanı olarak ayrılması.
- Taşınmaz cinsinin tapuda değiştirilerek malikin mülkiyet hakkının kısıtlanması.
Hukuki el atma durumunda, mülkiyet hakkı sahibi taşınmazın imar planına alındığı tarihten itibaren 5 yıl içerisinde kamulaştırma yapılmaması halinde dava açabilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu tür el atmaları mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirmektedir. Hukuki el atma davalarında idari yargı yetkilidir.
Hukuki El Atmanın Özellikleri
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.06.2010 tarihli kararına göre, idarenin imar planlarında taşınmazı uzun yıllar kamu kullanımına tahsis ederek herhangi bir işlem yapmaması da kamulaştırmasız el atma olarak kabul edilmektedir. İmar planlarında kamusal kullanıma ayrılan taşınmazların mülkiyet hakkı sahipleri, idarenin bu pasif tutumundan dolayı doğan zararlarını hukuki yollarla talep edebilirler.
Bu bağlamda, imar kısıtlılığı, mülkiyet hakkını sınırlandıran bir durum olarak değerlendirilir. Örneğin, bir taşınmazın imar planı sınırlarında yer alması ancak kamulaştırma işleminin 5 yıllık süre içinde tamamlanmaması, mülkiyet hakkını anlamsız hale getirebilir. Yargıtay, bu tür durumları da kamulaştırmasız el atma kapsamında değerlendirmiştir.
Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler
Kamulaştırmasız el atma davalarında genel olarak zamanaşımı veya hak düşürücü süre uygulanmamaktadır. Ancak her somut olayın özellikleri dikkate alınarak dava açılma süreci titizlikle takip edilmelidir.
Kamulaştırmasız El Atma Davası Şartları
Bir kamulaştırmasız el atma davasının açılabilmesi için şu şartların mevcut olması gerekmektedir:
- Taşınmazın özel mülkiyete tabi olması.
Kamulaştırmasız el atma ancak şahısların veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkleri için söz konusu olabilir.
- Taşınmaza El Koyan idare, Kamulaştırma Yetkisine Sahip Bir Kamu Tüzel Kişisi Yahut Gerçek veya Özel Hukuk Tüzel Kişisi Olmalıdır.
Kamulaştırma yetkisine hangi kuruluşların sahip olduğu Kamulaştırma Kanunun 1, 2. maddelerinde belirtilmiştir.
- Kamu yararı amacının bulunması.
Kamu yararı söz konusu değilse yapılan müdahale kamulaştırmasız el atma sayılamaz.
- El atmanın fiili ya da hukuki yollarla mülkiyet hakkını sürekli şekilde engellemesi.
Yol yapım çalışmaları sırasında idare, mal sahibinden izin almaksızın bir taşınmazı malzeme depolama amacıyla kullanmış ve bu durum malikin taşınmazı bir süre kullanmasını engellemişse, bu müdahale kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirilemez. Kamulaştırmasız el atma sayılabilmesi için, kamulaştırma yetkisine sahip kişi veya kuruluşun taşınmaza sahiplenme kastıyla müdahale etmesi ve taşınmazı mal sahibine iade etme düşüncesi içinde olmaması gereklidir. Eğer taşınmaza yapılan müdahale kamulaştırmasız el atma niteliği taşımıyorsa, mal sahibi tarafından açılabilecek davalar men’i müdahale, tazminat veya ecrimisil davaları olabilir.
Kamulaştırmasız El Atma Davası: Hukuki Yönleri ve Uygulama Esasları
Kamulaştırmasız el atma, idarenin mevzuata uygun bir kamulaştırma işlemi gerçekleştirmeksizin bir taşınmaza fiilen veya hukuken el koyması durumudur. Bu durum, kişinin anayasal mülkiyet hakkını ihlal ettiği için, malike hukuki yollara başvurma hakkı tanımaktadır. Özel mülkiyette bulunan taşınmazların tamamına veya bir kısmına el atılması durumunda, malik “kamulaştırmasız el atma davası”, “tazminat davası”, “bedel davası” veya “el atmanın önlenmesi davası” gibi farklı hukuki yollarla hakkını arayabilir.
Kamulaştırmasız El Atma Halinde Malikin Seçenekleri
Kamulaştırmasız el atma davası, taşınmaz sahibinin fiili veya hukuki el atma sebebiyle uğradığı zararın giderilmesi amacıyla başvurduğu bir dava türüdür. İdare tarafından el konulan taşınmazın bedeli tespit edilerek malike ödenir ve malik taşınmazın mülkiyetini idareye devreder. Yargıtay içtihatlarına göre, bu tür davalarda taşınmazın el atma tarihindeki niteliği dikkate alınır ve dava tarihindeki bedel üzerinden bir ödeme yapılmasına hükmedilir.
Kamulaştırmasız el atma davalarının hukuki altyapısı, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu madde, taşınmazın değer tespitinin esaslarını ortaya koymaktadır. Malik, bu dava ile dava tarihindeki taşınmazın bedelini talep ederek taşınmazın idareye devrini kabul etmiş sayılır.
Kamulaştırmasız El Atma Durumunda Hukuki Yöntemler
Kamulaştırmasız el atma hallerinde malikler, aşağıdaki hukuki yollara başvurabilir:
- Taşınmazın Değerinin Tahsili Davası: Taşınmazın fiili veya hukuki el atma tarihindeki özellikleri göz önünde bulundurularak, dava tarihindeki değerinin tespit edilip malike ödenmesi talep edilir.
- El Atmanın Önlenmesi Davası: Malik, taşınmazın kendi tasarrufunda kalmasını sağlamak için el atmanın sonlandırılmasını talep edebilir. Bu davalar, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesine dayanmaktadır.
- Ecrimisil Davası: Haksız işgal nedeniyle malike ödenecek tazminatın belirlenmesi amacıyla açılır.
- Tam Yargı Davası: Hukuki el atma halinde, idari yargıda malikin maddi ve manevi zararlarının tazmini talep edilir.
Kamulaştırmasız El Atmada Uzlaşma
2019 yılına kadar uzlaşma prosedürü kamulaştırmasız el atma davaları için dava şartıydı. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı sonrası bu şart kaldırılmıştır. Dolayısıyla, şu an bu tür davalarda uzlaşma prosedürü zorunlu değildir. Ancak, idare ile uzlaşma sağlanması, mahkeme süreçlerini kısaltabileceği için tercih edilebilmektedir.
Kamulaştırmasız El Atma Davası ve Ecrimisil Alacağı
Kamulaştırmasız el atma, bir kamu kurumunun, malikin rızası olmaksızın taşınmaza fiilen el koyarak kullandığı veya tasarruf hakkını sınırlandırdığı durumları ifade eder. Bu durum, malikin mülkiyet hakkını ihlal etmekte ve zarar doğurmaktadır. Taşınmazı haksız bir şekilde işgal eden idareden, mülk sahibi tarafından ecrimisil talep edilmesi mümkün olup bu talep, kamulaştırmasız el atma davalarında sıklıkla gündeme gelmektedir.
Ecrimisilin Tanımı ve Hukuki Dayanağı
Ecrimisil, malikin rızası olmaksızın taşınmazın haksız şekilde kullanılması sonucu, mal sahibinin kullanım yoksunluğuna dayalı olarak talep edebileceği bir tazminat niteliğindedir. Bir anlamda, haksız işgal edilen taşınmazın kira bedeline eşit ya da yakın bir bedel olarak değerlendirilebilir. Ancak, Yargıtay içtihatlarına göre ecrimisil, kira ilişkisi olarak değil, haksız fiil temeline dayanan bir zarar karşılığı şeklinde ele alınmaktadır.
Yargıtay’ın 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı bu konuya ışık tutarak, fuzuli işgalin haksız bir eylem olduğunu ve taraflar arasındaki ilişkinin kira sözleşmesine benzetilemeyeceğini vurgulamıştır. Bu karar doğrultusunda ecrimisil, olumlu zarar (kullanma sonucu yıpranma) ve olumsuz zarar (mahrum kalınan fayda) esas alınarak belirlenmektedir.
Ecrimisil Taleplerinin Sınırları ve Zamanaşımı
Ecrimisil talepleri, 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu nedenle, mal sahibi dava tarihinden itibaren geriye dönük en fazla 5 yıllık ecrimisil talebinde bulunabilir. Daha eski tarihli kullanımlara ilişkin talepler zamanaşımına uğrar ve hukuki dayanaktan yoksun hale gelir.
Ecrimisil Davası ve Kamulaştırmasız El Atma Davası’nın Birlikte Açılması
Ecrimisil davaları, bağımsız bir dava olarak açılabileceği gibi, kamulaştırmasız el atma davası ile birlikte de ileri sürülebilir. Taşınmazın bedelinin tahsili ile birlikte ecrimisil talep edilmesi, usul ekonomisi bakımından daha etkili bir yöntemdir. İdarenin taşınmaza haksız el koyması durumunda, taşınmazın kullanılmasından kaynaklanan zarara ek olarak, kullanım yoksunluğu tazminatı da bu davada talep edilebilir.
Sonuç
Kamulaştırmasız el atma davaları, mülk sahiplerinin anayasal mülkiyet hakkını korumak amacıyla önemli bir hukuki aracı temsil etmektedir. Bu davalarda ecrimisil talebi, taşınmaza haksız şekilde el koyan idarenin, malikin zararını telafi etmesini sağlayan önemli bir unsurdur. Mülk sahiplerinin hak kaybına uğramaması için, zamanaşımı süreleri ve talep şartlarına dikkat ederek yasal haklarını takip etmeleri önerilir.
AKLINIZA TAKILAN SORULARI SORABİLİRSİNİZ