Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası
Aldatma (Zina) ve Sadakatsizlik Arasındaki Fark
Boşanma davalarında çoğu zaman aldatma ve sadakatsizlik kavramları birbirine karıştırılmaktadır. Ancak hukuki açıdan bu iki kavram arasında ciddi bir fark bulunmaktadır.
İçindekiler
Toggle
Aldatma (Zina) Nedir? (Zina Hukuki Tanımı)
Zina, eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken karşı cinsten bir kişi ile kendi isteğiyle cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlanabilir.
Yargıtay 2. HD, E. 2014/17833, K. 2015/8438, T. 27/4/2015, “Zinanın varlığı için, eşlerden birinin karşı cinsten başka bir kimse ile cinsel ilişkide bulunması … gerekir.”
Yarg. 2. HD, E. 2009/19858, K. 2010/3834, T. 02.03.2010 “Aynı cinsten kişi ile cinsel ilişki zina olarak değerlendirilmediği için boşanma sebebi olarak zinaya dayanılamaz. Ancak doktrinde kabul edildiği üzere bu durumda özel boşanma sebebi olarak haysiyetsiz hayat sürme sebebine, genel boşanma sebebi olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanılabilir.”
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davası Nedir?
Aldatma (Zina) nedeniyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen özel boşanma sebeplerinden biri olup, eşlerden birinin evlilik birliği sürerken başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi durumunda gündeme gelir. Kanuna göre, eşlerden biri zina ederse, diğer eş aile mahkemesinde aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açabilir.
Hukuki Anlamda Aldatma (Zina) Nedir?
Halk arasında “aldatma” kavramı geniş anlamda kullanılmakta; duygusal yakınlaşma, mesajlaşma ya da fiziksel temas gibi davranışlar da çoğu zaman “zina” olarak değerlendirilmektedir. Ancak hukukta aldatma (zina), yalnızca eşlerden birinin karşı cinsten biriyle cinsel ilişkiye girmesi anlamına gelir.
Mutlak bir boşanma sebebi olarak aldatma (zina) sebebiyle boşanmaya karar verilebilmesi için eylemin cinsel birleşme seviyesinde olması gerekir. Bu anlamda yalnızca yakınlaşma veya flört olarak adlandırılan, cinsel ilişki seviyesine varmayan eylemler aldatma (zina) olarak kabul edilmez
Yargıtay 2. HD, E. 2011/17357, K. 2012/26603, T. 9.11.2012. “Toplanan delillere göre; davalı kadının barışmadan sonraki “Beşir” adlı kimseyle görüşmesinin ise zina aşamasına ulaşmadığı, bu davranışın güven sarsıcı davranış aşamasında kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davacının Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenen zina hukuki sebebine dayalı olarak açılmış davasının reddine karar verilmesi gerekirken; yetersiz gerekçeyle kabulü de isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.”
Dolayısıyla, öpüşme, sarılma veya flört sayılabilecek davranışlar hukuken aldatma (zina) olarak kabul edilmez. Bu gibi durumlarda boşanma davası, haysiyetsiz yaşam sürme (TMK m.163) gerekçesine dayandırılabilir.
Aldatma (zina) Nasıl İspatlanır?
Yargıtay uygulamasına göre, aldatma (zina) olgusunun kabul edilebilmesi için, eşin bir başkasıyla cinsel ilişkiye girdiği kesin biçimde ya da güçlü karinelerle ispatlanmalıdır.
Örneğin;
- Eşin karşı cinsten biriyle aynı otel odasında kalması,
- Ortak konutta birlikte gece geçirmesi,
- Gizli buluşmaların veya mesajlaşmaların tespit edilmesi,
aldatmanın (zina) varlığına karine oluşturur.
Mahkeme, bu tür delilleri değerlendirerek aldatma fiilinin gerçekten yaşanıp yaşanmadığını belirler.
Aldatma (zina) Mutlak Boşanma Sebebidir
Aldatma (zina), mutlak bir boşanma nedenidir. Yani mahkemenin boşanma kararı verebilmesi için yalnızca aldatma (zina) fiilinin ispatlanması yeterlidir.
Bu durumda ayrıca evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı veya ortak hayatın çekilmez hale geldiği ayrıca ispatlanmak zorunda değildir. Davacı eş, aldatma fiilini kanıtladığında mahkeme, diğer eşin kusur durumunu dikkate almadan boşanma kararı verir.
Aldatılan Eşin Tepkisi Kusur Sayılmaz
Uygulamada önemli bir nokta da şudur: Aldatılan eşin ihaneti öğrendikten sonra öfkeyle söylediği kırıcı ya da hakaret içeren sözler, zina (aldatma) nedeniyle boşanma davasında kusur olarak değerlendirilmez.
Yargıtay kararlarına göre bu tür davranışlar, eşin serbest iradesiyle değil, aldatma fiilinin yarattığı duygusal sarsıntı nedeniyle ortaya çıkmaktadır.
Sadakatsizlik Nedir?
Sadakatsizlik ise daha geniş ve yorumlanabilir bir alana sahiptir. Bir kişi eşini aldatmasa da, evlilik sadakatine aykırı düşecek davranışlar içinde bulunabilir. Örneğin:
- Cinsel içerikli mesajlaşmalar
- Gece geç saatlerde başka biriyle buluşmalar
- Uygunsuz sosyal medya etkileşimleri
- Duygusal bağ geliştirme
Bu davranışlar doğrudan aldatma (zina) sayılmaz, ancak “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” gerekçesiyle genel boşanma sebebi olarak dava konusu edilebilir.
Aldatma (Zina) – Sadakatsizlik Ayrımı Neden Önemlidir?
- Aldatma (zina), ispatlandığında hakim takdirine gerek kalmadan boşanmaya hükmedilir.
- Sadakatsizlik ise hakimin kanaatine ve delil değerlendirmesine bağlıdır.
- Aldatma (zina) için özel dava süresi (6 ay – 5 yıl) vardır, sadakatsizlikte böyle bir süre yoktur.
- Aldatma (zina) iddiası kesin ispat gerektirir. Sadakatsizlikte kuvvetli kanaat yeterli olabilir.
Yargıtay Görüşü:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi birçok kararında, cinsel birlikteliğin net biçimde ispatlanamadığı durumlarda “sadakatsizlik” kavramına başvurmuş ve evlilik birliğinin sarsıldığını kabul ederek boşanma kararı vermiştir.
Aldatma (Zina) Sayılan Davranışlar Nelerdir?
Aldatma, çoğu zaman cinsel ilişkiyle sınırlı görülse de, Yargıtay kararlarında ve uygulamada aldatma olarak nitelendirilen davranış biçimleri oldukça çeşitlidir. Buradaki temel ölçüt, davranışın evlilik birliğine olan sadakati açıkça ihlal edip etmediği ve cinsel birliktelik şüphesini kuvvetle doğurup doğurmadığıdır.
Aldatma (Zina) Sayılan Davranış Örnekleri:
1. Cinsel birlikteliğin gerçekleştiği durumlar:
Tanık beyanları, kamera kayıtları, otel giriş çıkışları, mesaj içerikleri vb. ile desteklenen cinsel ilişki durumu.
Görgü tanıklarının, eşin başka biriyle evli gibi yaşadığını beyan etmesi.
Hamilelik gibi objektif bulgular.
2. İtiraf ve yazılı/sesli deliller:
Kişinin mahkeme ya da eşi önünde aldatmayı kabul etmesi.
WhatsApp, SMS, e-posta gibi mecralarda cinsel ilişkiyi ima eden açık ifadeler.
3. Makul şüphe doğuracak fiziksel birliktelikler:
Evlilik dışı partnerle birden fazla kez aynı otel odasında kalmak.
Uzun süreli beraber yurt dışı seyahatleri.
4. Yargıtay Tarafından Aldatma (zina) Olarak Değerlendirilen Diğer Haller:
Hamilelik sürecinde başka erkekle otelde kalmak.
Gizlice başka biriyle yaşamak.
Aileden habersiz başka şehirde birlikte ev tutmak.
Yargıtay 2. H.D.“Eşin başka bir kadınla sık sık bir araya gelmesi, otel kayıtlarıyla sabitse zina karinesidir.”
Aldatma (Zina) Sayılmayan Davranışlar Nelerdir?
Birçok davranış şüpheli görünse de, tek başına aldatma (zina) teşkil etmez. Zira aldatma (zina), mutlak bir boşanma sebebi olduğundan kesin ve açık delillerle ispatlanması gereken bir durumdur. Hâkim, yalnızca şüpheye dayalı olarak aldatma (zina) kararı veremez.
Aldatma (zina) Sayılmayan Davranış Örnekleri:
- Mesajlaşma veya flört içerikli yazışmalar:
Cinsel birliktelik açıkça ima edilmemişse aldatma (zina) sayılmaz.
Bu tür davranışlar, sadakatsizlik kapsamına girer.
- Sosyal medya beğenileri, yorumları:
Uygunsuz olsa da cinsel ilişki karinesi oluşturmaz.
- Platonik duygusal yakınlaşmalar:
Cinsel içerik barındırmayan yazışmalar.
Arkadaşça görüşmeler, birlikte yemeğe çıkma gibi durumlar.
- Aldatıldığı düşünülen eşin özel dedektif tutarak kanıt bulamaması:
Aldatma (zina) iddiası ispatlanamayacaksa, dava reddedilir.
- Tek taraflı aldatma ithamları (delilsiz):
Delil sunulamayan tüm aldatma (zina) iddiaları geçersizdir.
Aldatma (Zina) Hangi Durumlarda Boşanma Sebebi Sayılır?
Aldatma, evlilik birliğini derinden sarsan en ağır ihlallerden biridir. Ancak her aldatma iddiası otomatik olarak boşanma kararıyla sonuçlanmaz. Türk Medeni Kanunu’na göre aldatma (zina), özel ve mutlak bir boşanma sebebidir ancak bunun geçerli bir dava konusu olabilmesi için bazı hukuki şartların oluşması gerekir.
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanmanın Şartları (TMK m.161)
Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası, Türk Medeni Kanunu’nda yer alan özel boşanma nedenlerinden biridir. Eşlerden biri evlilik sürerken başka biriyle cinsel ilişkiye girdiğinde, diğer eşin aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açma hakkı doğar. Ancak bu davanın kabul edilmesi için bazı şartların birlikte gerçekleşmiş olması gerekir.
Genel olarak aldatma (zina) nedeniyle boşanma kararı verilebilmesi için dört temel koşul aranır:
- Aldatma fiilinin evlilik devam ederken yaşanmış olması,
- Eşlerden birinin üçüncü bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi,
- Aldatılan eşin bu olayı affetmemiş olması,
- Davanın yasal süreler içinde açılması.
1. Aldatma (zina) Evlilik Devam Ederken Gerçekleşmiş Olmalı
Aldatma (zina) sayılabilmesi için olayın evlilik birliği devam ederken yaşanmış olması gerekir.
Evlilikten önce (örneğin nişanlılık döneminde) veya boşanma kararı kesinleştikten sonra yaşanan ilişkiler aldatma (zina) sayılmaz.
Eşlerin ayrı yaşadığı, hatta mahkeme tarafından ayrılık kararı verilmiş olsa bile sadakat yükümlülüğü devam eder. Aynı şekilde eşlerden biri kayıp (gaip) olsa bile, evlilik sona ermediği sürece sadakat borcu sürer.
Boşanma davası devam ederken başka biriyle cinsel ilişkiye girmek de zinadır. Çünkü mahkeme kararı kesinleşmeden evlilik sona ermiş sayılmaz. Bu durumda, eş diğer davadan vazgeçip aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açabilir.
Bu tür hassas durumlarda sürecin doğru yönetilmesi için bir boşanma avukatından hukuki destek almak, hak kaybı yaşanmaması açısından önemlidir.
2. Üçüncü Bir Kişiyle Cinsel İlişki Olmalı
Aldatma (zina) varlığından söz edebilmek için eşlerden birinin, karşı cinsten bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi gerekir.
Bu ilişkinin sürekli olması şart değildir; bir kez bile yaşanmış olması aldatma (zina) kabul edilir.
Ancak eşin kendi isteği dışında (örneğin tehdit veya zorla) yaşadığı bir cinsel ilişki, onun kusuru olarak değerlendirilmez ve aldatma (zina) sayılmaz.
Ayrıca Yargıtay kararlarına göre, eşin hemcinsiyle ilişki yaşaması da aldatma (zina) kapsamında değildir; bu durumda “haysiyetsiz yaşam sürme” gerekçesiyle dava açılabilir.
Aldatma (zina) çoğu zaman doğrudan kanıtlanamaz. Bu nedenle mahkemeler karine (dolaylı delil) esasına dayanır.
Örneğin:
- Eşin karşı cinsten biriyle aynı otel odasında kalması,
- Geceyi birlikte geçirmesi,
- Başkasıyla düzenli olarak birlikte yaşaması,
mahkeme tarafından zina olarak değerlendirilebilir.
Buna karşın; öpüşmek, sarılmak, mesajlaşmak veya sosyal ortamlarda yakınlaşmak tek başına aldatma (zina) değil, sadece güven sarsıcı davranış sayılır ve genel boşanma nedeni olarak ele alınabilir.
3. Aldatılan Eş Affetmemiş Olmalı
Türk Medeni Kanunu’nun 161/3. maddesine göre, “affeden eşin dava hakkı yoktur.”
Yani aldatmayı öğrenen eş, aldatan (zina) eden eşini affederse artık aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açamaz.
Affetme sadece “seni affettim” demekle olmaz; davranışlarla da anlaşılabilir.
Örneğin;
- Aldatma ortaya çıktıktan sonra birlikte yaşamaya devam etmek,
- Tatilde birlikte vakit geçirmek,
- Samimi davranışlarda bulunmak,
mahkeme tarafından affetme olarak yorumlanabilir.
Affetme yoksa, aldatılan eş aldatmayı öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde dava açmalıdır. Aksi halde dava hakkı düşer.
4. Dava Süresi – 6 Ay ve 5 Yıl Sınırı
Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açma hakkı sürelidir.
- Aldatmayı öğrendikten sonra 6 ay içinde dava açmak gerekir.
- Aldatma fiilinin üzerinden 5 yıl geçerse, dava hakkı tamamen ortadan kalkar.
Örneğin; eş 2015’te aldatılmış ancak bunu 2019’da öğrenmişse, 5 yıl dolmadan öğrendiği için hemen ardından dava açabilir.
Ancak 5 yıl geçmişse artık aldatma (zina) nedeniyle boşanma değil, genel boşanma sebebine dayanarak dava açabilir.
Aldatma (zina) Sebebiyle Boşanma Davası Nasıl Açılır?
Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açmak, diğer boşanma davalarına kıyasla daha teknik ve hassas bir süreçtir. Aşağıda dava süreci adım adım açıklanmıştır:
- Görevli ve Yetkili Mahkeme
Görevli mahkeme: Aile Mahkemesi
Yetkili mahkeme:
- Eşlerden birinin yerleşim yeri mahkemesi
- Davadan önce son 6 aydır birlikte oturulan yer mahkemesi
- Dava Dilekçesinin Hazırlanması
- Dava “Aldatma (zina) nedeniyle boşanma” şeklinde özel sebep belirtilerek açılır.
- Aldatma (zina) fiiline ilişkin deliller açıkça dilekçeye yazılır.
- Olayın tarihi, nasıl öğrenildiği, ne tür deliller olduğu belirtilmelidir.
- Süre Şartlarına Uyulması
- Aldatma (zina) öğrenildikten sonra 6 ay içinde,
- Aldatma (zina) fiilinden itibaren en geç 5 yıl içinde dava açılmazsa, dava reddedilir.
- Delil Listesi Sunulmalı
- Otel kayıtları, tanık listesi, yazışmalar, kamera kayıtları vs. dava dilekçesiyle birlikte veya ilk duruşmaya kadar sunulmalıdır.
- Uzlaşma veya Affın Olmadığı Belirtilmeli
- Davacı eşin, olaydan sonra affetmediğini ve birlikte yaşamanın devam etmediğini ispatlaması gerekir.
Aldatma (zina) Nedeniyle Boşanma Davasında Hangi Deliller Kullanılabilir?
Aldatma (zina) gibi ciddi ve mutlak boşanma nedenlerinin mahkemede ispatı kuvvetli ve somut delillerle yapılmalıdır. Aksi halde dava reddedilir ve davacı eş ağır kusurlu sayılabilir. Bu sebeple, kullanılabilecek delillerin türü, geçerliliği ve hukuka uygun elde edilip edilmediği son derece önemlidir.
Aldatma Fiilinin İspatında Kullanılabilecek Hukuki Delil Türleri:
Tanık Beyanları:
Davalı eşin başka biriyle ilişki yaşadığına tanıklık eden kişiler (komşular, arkadaşlar, dedektifler vs.)
Otelde beraber kalındığını, sarmaş dolaş gezildiğini veya evde kaldığını görenler.
Uçak, Otel ve Konaklama Kayıtları:
Otel giriş-çıkış belgeleri.
Uçak kayıtları,
Güvenlik kamera kayıtları (varsa).
Eşin karşı cinsle birlikte aynı odada kaldığına dair belgeler.
Yarg. 2. HD, E. 2014/20635, K. 2015/9686, T. 11.5.2015, “Davalı-karşı davacı tarafından açılan karşı boşanma davası, öncelikle “zina” (TMK. m. 161), bunun kabul edilmemesi halinde “evlilik birliğinin temelinden sarsılması” (TMK. m. 166/1) sebebine dayandığına göre; sorun, davacı-karşı davalı (kadın)’ın, gerçekleşen eyleminin “zina” olarak kabul edilip edilmeyeceğindedir. Mahkeme, kadının gerçekleşen bu eylemini “güven sarsıcı tutum ve davranış” olarak değerlendirmiştir. Oysa, evli bir kadının, teyzesinin oğlu da olsa otuz yaşında olan bir erkekle tatile gidip, aynı otelde kalması ve bu kişiyi bir kaç kere kocası evde yokken geceleyin müşterek konuta alması zinaya delalet eder. Dosyadaki deliller karşısında kadının zinası gerçekleşmiştir. Öyleyse, karşı boşanma davasının “zina” (TMK. m. 161) sebebiyle kabulü gerekirken, değerlendirmede yanılgı sonucu Türk Medeni Kanunu’nun 166/1. maddesinden boşanma kararı verilmesi doğru olmamıştır.”
Yazılı ve Dijital Deliller:
WhatsApp mesajları, e-postalar, SMS’ler.
Sosyal medya üzerinden yapılan uygunsuz yazışmalar.
Sesli mesajlar veya video kayıtları.
Sosyal medya içerikleri, paylaşımları.
Banka kayıtları, kredi kartı ekstreleri.
Fotoğraf ve Video Kayıtları:
İlişkiyi veya birlikte geçirilen mahrem anları gösteren görüntüler.
Güvenlik kamerası görüntüleri.
Dedektif Raporları:
Türkiye’de hukuken sınırlı kabul edilir.
Eğer delil hukuka uygun şekilde toplanmışsa mahkemede dikkate alınabilir.
Hamilelik gibi biyolojik bulgular:
Evlilik dışında çocuk sahibi olunduğunun kanıtlanması.
Aldatma Fiilinin İspatında Kullanılamayacak Hukuka Aykırı Deliller:
Mahkeme, hukuka aykırı yolla elde edilen hiçbir delili dikkate almaz. Örneğin:
Gizli ses kaydı alma (bazı şartlarda hukuka uygun olabilir).
Eşin telefonunu veya sosyal medya hesabını yasa dışı yollarla ele geçirmek.
Kişisel verilere izinsiz erişim.
Yargıtay’da bu durumu kararlarında şöyle geçirmiştir: “Eşin özel hayatının gizliliğini ihlal ederek elde edilen deliller, mahkemece dikkate alınamaz.”
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davasında Ses, Fotoğraf ve Video Kaydının Delil Olarak Kullanılması
Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açan eş, iddiasını kanıtlamak için çeşitli deliller sunabilir. Bu deliller arasında ses kaydı, fotoğraf veya video görüntüsü de bulunabilir. Ancak her kayıt, mahkeme tarafından hukuka uygun delil olarak kabul edilmez.
Bir ses, görüntü veya video kaydının boşanma davasında delil olarak değerlendirilebilmesi için, yalnızca aldatma fiilini ispatlama amacıyla alınmış olması gerekir. Eşin özel hayatını sürekli gözetlemek, gizlice dinleme cihazı yerleştirmek ya da planlı bir şekilde kişisel mahremiyetini ihlal etmek amacıyla yapılan kayıtlar hukuka aykırı delil sayılır ve mahkemede kullanılamaz.
Örneğin, eşinin kendisini aldattığından şüphelenen bir kişi, bu şüphesini doğrulamak amacıyla araç içerisine kamera veya ses kayıt cihazı yerleştirip, eşin üçüncü kişilerle yaptığı konuşmaları ve davranışlarını kaydederse, bu kayıt aldatma fiilini ispatlamaya yönelik olduğu için mahkeme tarafından delil olarak kabul edilebilir.
Ancak eşin cep telefonuna casus yazılım yükleyerek uzun süreli dinleme veya takip yapılması, özel hayatın gizliliğini ihlal eder. Bu durumda, elde edilen ses veya görüntüler delil olarak kullanılamayacağı gibi, bu davranış aynı zamanda suç teşkil edebilir.
Yarg. 2. HD, E. 2016/15763, K. 2018/4706, T. 09.04.2018, “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı-karşı davacı kadına ait bir sosyal paylaşım sitesi hesabında yer alan görüşmelerin casus yazılım ile elde edildiğinin ve hukuka aykırı delil niteliğinde olan bu görüşmelerin kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağının …”
Delil Sunma Süresi:
- Dava dilekçesiyle birlikte veya en geç ön inceleme duruşmasına kadar sunulmalıdır.
- Sonradan sunulan deliller ancak haklı sebep gösterilirse kabul edilir.
Mahkemeler Ne Zaman Boşanma Kararı Verir?
Hakimler, şu durumlarda aldatma (zina) sebebiyle boşanmaya karar verebilir:
- Davacı eş süresi içinde ve delilleriyle birlikte başvurmuşsa.
- Cinsel ilişki delillerle kuvvetli biçimde ispatlanmışsa.
- Davalı eşin savunması inandırıcı bulunmamışsa.
- Eşlerin barışmadığı ve affın gerçekleşmediği sabit hale gelmişse.
Eğer cinsel ilişki ispatlanamazsa ve sadakatsizlik gibi başka unsurlar varsa, dava TMK m.166 kapsamında “evlilik birliğinin sarsılması” gerekçesiyle incelenebilir.
Örnek Yargıtay Kararı (Aldatma (zina) Kabulü):
“Davalı eşin başka bir kadınla birlikte aynı otel odasında birkaç gün kalması, otel kayıtları ve tanık beyanlarıyla ispatlandığından zina sabit görülmüş ve boşanmaya karar verilmiştir.”
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Mal Paylaşımını Etkiler mi?
Boşanma davası sonrasında mal paylaşımı, eşler arasında en çok tartışma yaratan konulardan biridir. Peki aldatma, eşin malvarlığı üzerindeki hakkını etkiler mi? Cevap hem evet, hem hayır. Duruma göre değişir.
Mal Rejimi Nedir?
Türk Medeni Kanunu’na göre eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (eğer başka bir sözleşme yapılmamışsa). Buna göre evlilik boyunca edinilen mallar yarı yarıya paylaşılır.
Ancak bazı istisnai hallerde bu pay azaltılabilir ya da tamamen kaldırılabilir. Aldatma da bu istisnai hallerden biridir.
Aldatmanın Mal Paylaşımına Etkisi:
- Aldatan eş ağır kusurlu kabul edilir:
Bu durum, katkı payı alacağı, değer artış payı, hatta katılma alacağı yönünden sınırlayıcı olabilir.
- Artık değerin tasfiyesi sırasında hakkaniyet indirimi uygulanabilir:
Mahkeme, aldatma gibi ağır kusurlar nedeniyle eşin payını azaltabilir.
- Aldatan eşin kazandığı menkul/gayrimenkuller, şahsi mal sayılmaz:
Eğer bu mallar evlilik sırasında edinilmişse, mal rejimi kapsamında paylaşılır.
- Ayrı bir tazminat davası açılabilir:
Aldatılan eş, manevi tazminat talep ederek mal paylaşımına ek olarak dava açabilir.
Ne Zaman Etkilemez?
- Mal rejimi tasfiyesinde kusur ilkesi doğrudan geçerli değildir.
- Aldatma, ancak ağır kusur niteliğindeyse etkili olur.
- Evlenmeden önce edinilen mallar, kişisel mal olarak kabul edildiğinden aldatma bunları etkilemez.
Boşanma Davası Devam Ederken Gerçekleşen Zina da Evlilik İçinde Sayılır – Yargıtay Kararı
Boşanma davası açılmış olması evlilik birliğini sona erdirmediği için bu süreçte gerçekleşen aldatma (zina) eylemi evlilik devam ederken gerçekleşmiş kabul edilir43. Hatta boşanma kararı verilmiş olması dahi evlilik birliğini sona erdirmez, kararın kesinleşmesi gerekir.
Yargıtay 2. HD, E. 2020/1606, K. 2020/5481, T. 09.11.2020, “Yapılan yargılama ve toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı-davalı erkeğin, ilk boşanma davası açıldıktan sonraki fiili ayrılık döneminde, Eda isimli kişi ile birlikte aynı hanede yaşamaya başladığı sabittir. Gerçekleşen bu durum karşısında başka bir kadınla karı-koca gibi fiili birlikteliği olan erkeğin zina eyleminin gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Öyleyse, kadının zinaya dayalı boşanma davasının, erkeğin sübut bulan zinası sebebiyle (TMK m. 161) kabulü gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.”
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat Talep Edilebilir mi?
Aldatma (zina) Nedeniyle Boşanma Davasında Tazminat
Aldatma (zina), Türk Medeni Kanunu’na göre mutlak bir boşanma sebebi olarak kabul edilir. Yani eşlerden biri evlilik birliği devam ederken sadakat yükümlülüğünü ihlal edip başka biriyle duygusal veya cinsel ilişkiye girerse, bu durum aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açılması için yeterlidir.
Bu durumda aldatan eş, boşanmada kusurlu taraf sayılır ve diğer eşin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunma hakkı doğar. Cinsiyet fark etmez — aldatmayı gerçekleştiren eş ister kadın ister erkek olsun, gerekli şartlar mevcutsa tazminat ödemek zorunda kalabilir.
Aldatma (zina) Nedeniyle Maddi Tazminat
Maddi tazminat, boşanma sonucunda ekonomik olarak zarara uğrayan eşin maddi kayıplarını telafi etmeyi amaçlar. Aldatma (zina) nedeniyle açılan boşanma davalarında da mahkeme, tazminat miktarını belirlerken şu unsurları değerlendirir:
- Aldatılan eşin evlilik süresince ekonomik katkısı ve boşanma sonrası yaşayacağı gelir kaybı,
- Tarafların mali ve sosyal durumları,
- Boşanmanın eşler arasındaki ekonomik dengeyi nasıl etkilediği,
- Tazminatın “haksız zenginleşme” aracı olarak kullanılmaması gerekliliği.
Aldatma (zina) nedeniyle boşanma davasında kusurlu eşin tazminat yükümlülüğü genellikle daha ağır olur. Ancak mahkeme, her iki tarafın kusur oranını da dikkate alır; tazminat miktarı sadece aldatma eylemine değil, boşanmanın genel şartlarına göre de belirlenir.
Aldatma (Zina) Nedeniyle Boşanma Davalarında Manevi Tazminat
Manevi tazminat, aldatılan eşin yaşadığı duygusal çöküntüyü, onur kırıklığını ve toplum önünde uğradığı itibar kaybını telafi etmek için talep edilir. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2. maddesine göre, kişilik hakları zedelenen eş, boşanmaya neden olan olaylar sebebiyle manevi tazminat isteyebilir.
Mahkemeler manevi tazminat miktarını belirlerken genellikle şu ölçütleri göz önünde bulundurur:
- Aldatılan eşin yaşadığı psikolojik yıpranma,
- Aldatma (zina) olayının aleni şekilde ortaya çıkıp çıkmadığı,
- Aldatılan eşin toplum ve aile içindeki itibarı,
- Evliliğin süresi ve tarafların sosyal çevreleri,
- Aldatmanın eşin ruh sağlığı üzerindeki etkisi.
Manevi tazminat, cezalandırma amacı taşımaz; amacı, aldatılan eşin manevi zararını dengelemek ve yaşadığı travmayı bir nebze olsun hafifletmektir.
Manevi Tazminatın Miktarında Dikkat Edilecek Hususlar
Yargıtay, aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası da dahil olmak üzere tüm boşanma davalarında, maddi ve manevi tazminat miktarının tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur oranları ve olayın ağırlığı dikkate alınarak hakkaniyet ilkesine göre belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Yargıtay 2. HD E. 2020/41, K. 2020/3238, T. 23.6.2020. “Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.”
Aldatma (zina) Nedeniyle Boşanmada Kusur Oranı Tazminatı Etkiler – Yargıtay Kararı
Yargıtay, boşanma davalarında tarafların kusur oranlarının tazminat hakkını doğrudan etkilediğini vurgulamıştır. Karara göre, eşit kusurlu olmayan durumlarda, daha az kusurlu olan tarafın tazminat talebi reddedilemez. Somut olayda mahkeme, kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğuna hükmetmiş ve buna rağmen tazminat talebinin reddedilmesini hukuka aykırı bulmuştur. Bu karar, aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası gibi durumlarda kusur değerlendirmesinin ne kadar belirleyici olduğunu açıkça göstermektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2017/2647, K. 2021/1161, T. 05.10.2021, “Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak … erkek eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.”
Yargıtay’ın aldatma (zina) Nedeniyle Tazminat Konusundaki Görüşü
Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, aldatan (zina) eş tam kusurlu sayılır ve bu durumda aldatılan eşin maddi ve manevi tazminat talepleri dikkate alınmalıdır. Yargıtay, geçmiş bir kararında;
“Eşine sadakatsiz davranarak evlilik birliğini bozan tarafın tam kusurlu sayılacağı, bu nedenle diğer eşin kişilik haklarının zedelendiği kabul edilerek uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini” belirtmiştir.
Bu karar, aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açan tarafın yalnızca boşanma kararı değil, aynı zamanda uğradığı zararlara ilişkin tazminat hakkını da koruma altına aldığını göstermektedir.
Sonuç
Aldatma (zina), boşanma hukukunda en ağır kusur nedenlerinden biridir.
Aldatan eşin bu fiili, diğer eşin hem ekonomik hem de duygusal açıdan zarar görmesine yol açar. Bu nedenle, aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açan taraf;
- Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi uyarınca maddi tazminat,
- Aynı zamanda manevi tazminat talebinde bulunabilir.
Bu süreçte, delillerin doğru toplanması, aldatma (zina) fiilinin ispatlanması ve tazminat miktarının hakkaniyete uygun şekilde belirlenmesi açısından boşanma avukatından hukuki destek alınması büyük önem taşır.
Aldatılan Eş Üçüncü Kişiye Manevi Tazminat Davası Açabilir mi?
Aldatma (zina), evlilikte eşlerden birinin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi, yani başka biriyle duygusal veya cinsel ilişkiye girmesidir. Bu durum Türk Medeni Kanunu’na göre aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası açma hakkı doğurur. Ayrıca aldatılan eş, kendi eşine karşı maddi ve manevi tazminat talep edebilir. Bu hak, Medeni Kanun’un 174. maddesinde açıkça düzenlenmiştir.
Ancak uygulamada sıkça merak edilen bir konu vardır:
Aldatılan eş, eşini aldatan üçüncü kişiye karşı da manevi tazminat davası açabilir mi?
Yargıtay’ın Görüşü: Sadece Aldatma (Zina) Nedeniyle Tazminat Talep Edilemez
Yargıtay’ın en üst karar organı olan İçtihadı Birleştirme Kurulu, bu konuda kesin bir karar vermiştir.
Buna göre, sadece evli bir kişiyle ilişkiye girmek, üçüncü kişiye hukuki bir sorumluluk yüklemez.
Çünkü sadakat yükümlülüğü yalnızca eşler arasındadır. Üçüncü kişiler bu yükümlülüğün tarafı değildir. Bu nedenle, evli olduğunu bilerek biriyle birlikte olan kişi, aldatılan eşe karşı doğrudan manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulamaz.
Ancak Bazı İstisnalar Mevcut
Yargıtay, her durumda üçüncü kişinin tamamen sorumsuz olacağını da kabul etmemiştir.
Eğer üçüncü kişi, aldatma eyleminin ötesine geçerek aldatılan eşin kişilik haklarını doğrudan ihlal ederse, bu durumda manevi tazminat talebi gündeme gelebilir.
Bu tür ihlallere örnek olarak şunlar sayılabilir:
- Üçüncü kişinin aldatılan eşin özel hayatına müdahale etmesi,
- Evin mahremiyetini ihlal etmesi (örneğin eve gizlice girmek veya uygunsuz görüntüler çekmek),
- Kişisel bilgileri ifşa etmek ya da sosyal medyada küçük düşürücü paylaşımlar yapmak,
- Hakaret, alay veya aşağılama içeren ifadeler kullanarak onur ve saygınlığı zedelemek.
Bu gibi durumlarda, artık mesele sadece bir “aldatma” olayı olmaktan çıkar ve kişilik haklarına saldırı niteliği kazanır. Mahkemeler, bu tür davranışlarda bulunan üçüncü kişiye karşı manevi tazminat cezası verilmesine karar verebilir.
Uygulamada Nadir Görülen Bir Durum
Teorik olarak, üçüncü kişinin aldatma eylemine katılma amacı doğrudan aldatılan eşe zarar vermek, onu küçük düşürmek veya manevi olarak yıpratmaksa, mahkeme bu durumda da tazminata hükmedebilir. Ancak bu tür örnekler oldukça sınırlıdır ve henüz bu yönde yerleşmiş bir içtihat bulunmamaktadır.
Sonuç olarak;
- Aldatılan eş, öncelikle kendi eşine karşı tazminat davası açabilir.
- Üçüncü kişiye karşı tazminat davası ise yalnızca kişilik haklarına doğrudan saldırı olması halinde mümkündür.
Bu tür davalarda, aldatma (zina) nedeniyle boşanma davası süreciyle birlikte hareket edilmesi ve mutlaka bir boşanma avukatından profesyonel destek alınması, hem delillerin değerlendirilmesi hem de tazminat taleplerinin doğru şekilde formüle edilmesi açısından büyük önem taşır.
Aldatma (zina) Nedeniyle Boşanma Davası Çocukların Nafakasını ve Velayetini Etkiler mi?
Aldatma (zina), eşler arası ilişkiyi doğrudan etkiler ancak çocuklar üzerindeki etkisi daha sınırlıdır. Aile mahkemeleri, çocuğun üstün yararını esas alır. Bu nedenle zina tek başına velayeti değiştiren bir unsur olmayabilir.
Velayet:
Aldatma (zina) yapan eşin velayet hakkı doğrudan ortadan kalkmaz.
Ancak:
- Çocuğun psikolojisine zarar veren,
- Cinsel ahlaka uygun olmayan ortamda yaşayan,
- İlişki yaşadığı kişiyle aynı evde kalan eş varsa, bu durum velayet aleyhine değerlendirilir.
Nafaka:
Aldatma nafaka hakkını etkilemez. Çünkü nafaka, çocuğun yaşam standardını korumayı amaçlar. Kusurlu eşin çocuk için nafaka ödemesi yükümlülüğü devam eder. Aldatma (zina), çocuk için ödenecek iştirak nafakasını ortadan kaldırmaz.
Aldatmadan (Zina) Dolayı Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
Aldatma (zina) nedeniyle açılan boşanma davalarının süresi, delillerin gücüne, tarafların tutumuna ve mahkemenin iş yüküne göre değişiklik gösterebilir.
Dava Süresi Etkileyen Faktörler:
- Delillerin Açıklığı:
Aldatma (zina) fiili açıkça ispatlanmışsa dava 1,5 yılda sonuçlanabilir.
- Delil Toplanma Süreci:
Kamera kayıtları, tanık ifadeleri, otel kayıtları, sosyal medya yazışmaları gibi belgelerin toplanması 1–2 celse sürebilir.
- Davalı Eşin Savunması ve İtirazları:
Davalı eş itiraz eder, karşı delil sunarsa süreç uzar.
- Tarafların Mal Paylaşımı ve Tazminat Talepleri:
Dava sadece boşanma ile sınırlı değilse (tazminat, velayet, nafaka da varsa) süre 2 yıla kadar uzayabilir. Verilen karara, karşı taraf itiraz ederse dosya istinafa gideceği için dosyanın istinaftan gelmesi de 1-1.5 yılı bulacağı için süreç 3.5 – 4 yıla kadar uzayabilmektedir.
Not: Davanın hızla sonuçlanması için davanın güçlü delillerle desteklenmesi, hukuka uygun şekilde hazırlanmış bir dilekçe sunulması ve sürelere dikkat edilmesi gerekir.
Sonuç İtibariyle
Boşanma davalarında aldatma ve zina konusu, hukuki süreçte en çok tartışılan ve hassasiyet gerektiren alanlardan biridir. Hem vatandaşların hem de hukukçuların süreci doğru anlaması, başarıyla yönetmesi açısından önem taşır.
Özetle:
- Aldatma (zina); Türk Medeni Kanunu’nda mutlak boşanma sebebidir. Ancak ispatı somut ve hukuka uygun delillerle yapılmalıdır.
- Aldatma (zina) sayılan davranışlar cinsel ilişkiyi içerir; flört veya mesajlaşma gibi sadakatsizlik türleri genellikle boşanma sebebi sayılmaz.
- Delillerin hukuka uygun şekilde toplanması, davanın kazanılmasında belirleyici rol oynar.
- Mal paylaşımı ve tazminat, aldatma (zina) nedeniyle açılan davalarda ayrı ayrı incelenir ve ağır kusur dikkate alınarak karar verilir.
- Çocukların velayeti ve nafakası, aldatma (zina) sebebiyle otomatik etkilenmez; çocuk yararı temel alınır.
- Dava süresi, delillerin gücü ve mahkeme yüküne göre değişkenlik göstermekle birlikte, genellikle 2-4 yıl arasında sonuçlanır.
AKLINIZA TAKILAN SORULARI SORABİLİRSİNİZ
